GALATASARAY - ARSENAL MAÇI
Bu günlerde Ahmet Tanrıverdi'nin, nâm-ı diğer Fıstık Ahmet'in kitabı da okumakta olduğum kitaplar arasına girdi. Kitabın adı "Atina'daki Büyükada". Kendi ülkeleri olan Türkiye'yi terk etmeye zorlanmış Rum vatandaşlarımızla birlikte bizleri Atina'ya da götürüyor. Kitabın özelliği, canlı tanıklar yoluyla anlatılan gerçek hikayelerden oluşması.
Kitabı kabaca karıştırırken, gözüme bir başlık çarptı hemen: "Arsenal - Galatasaray maçı". Yazının başlığında Galatasaray ismini öne yazmamı kimse garipsemedi sanırım. Galatasaray her zaman ön sıradadır.
Şimdi size bu kısa ve güzel hikayeyi aktaracağım:
"Sene 2000 Ahmet. Mayıs ayında bir tatilim vardı, Girit'e gittim. Tesadüfe bak, Danimarka'da UEFA kupası final maçı oynanıyor. İngilizler'in Arsenal'i ile bizim Galatasaray karşılaşıyor. Maçı bir tavernada televizyondan izliyorum. İngilizler bir hayli fazla. Yunanlılar da var. Galatasaray'ın kaçırdığı pozisyonlarda havaya fırlıyorum. Bir Yunanlı seslendi:
- Burada Türk var galiba.
Ayağa kalktım ve elimi kaldırdım;
- Evet, dedim.
Maç penaltılara kaldı. Arsenal elendi. Galatasaray kupayı aldı. İngilizler tavernayı terk etti. Yunanlılar ile ben tavernada kaldık. Garsonu çağırdım. Üç şişe şampanya açtırdım ve herkese dağıtmasını söyledim. İnanır mısın Ahmet, hiç birisi ısmarladığım şampanyayı içmedi.
Ben ise Avrupa şampiyonluğunun keyfini, yanımdaki bir İtalyan dilberle bütün gece otelde çıkardım."
Bu sözler, 6-7 Eylül olaylarından sonra ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan Büyükadalı Rum'lardan birine ait...
Yazıyı okurken şu cümle, içimden bir parça kopardı: "İngilizler'in Arsenal'i ile bizim Galatasaray karşılaşıyor."
Büyükadalı bir Rum'dan, "bizim Galatasaray" sözü.. Hani zamanında düşmanlıklar besleyerek ülkelerinden kovduğumuz bir Rum'dan...
Hayat ne kadar güzel ve ne kadar korkunç şeyleri bir arada barındırıyor değil mi?
İnsanın içi, gururla acıyor... Galatasaray'ın gururuyla, insanlığın acısıyla acıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder