17 Aralık 2012 Pazartesi

FUTBOL'U SEVMENİN DENGESİ :(


Merhaba.

Şimdi futbol güzel bir olay bence. Oynaması da güzel, izlemesi de. Yani bence futbol güzel bir şey. Oynaması da güzel, izlemesi de.

Bir erkeğin futbolla ilgilenmemesini anlamıyorum. Şimdiden belirteyim, futbola ilgisi olmayan bir tumblr boy :( gelip bana “futbol şöyle, futbol böyle, ben daha çok belgesel…” gibi bir açıklama yapmaya kalkmasın, uzaklardan sert vururum.

Futbola ilgisi olmayan erkek olmaz olsun. Düşünsene Galatasaray - Arsenal maçı var ve herifin bundan haberi yok. LAN YÜRÜ GİT LAN BURDAN.

Futbolu sevmeyen, ilgi duymayan erkeğin sıcaklığı 12-15 derece dolaylarındadır. Ilık yani.

Bu tür erkekler eksiktir. Eksik erkek olmaz olsun :(

Ama bir ayı sıcaklığında da futbolla ilgilenmek hoş değil beyler. Haftada bir, tuttuğunuz takımın maçını izleyin, yeter. İlgi dediysek ayı ilgisi demedik. Bildiğiniz gibi, ayı yavrusunu okşarken öldürürmüş. Bu yüzden, insan gibi izleyin.

Fanatizm çok boktan be abi. İyi bir taraftar olmak çok başka bir olay.

Gelelim kadınlara..

Mesela futbolu sevmeyen erkeğe karşıyım. Kadınlar konusunda ise, bence biraz ilgisi olmalı. Mesela benim karım biraz sevsin futbolu lan. Çünkü ben karımla maç izlemek de isterim, haftada 1 kez. Ne güzel olmaz mı ya?

Yani hayatımın geri kalanını paylaşacağım kadınla maç da izleyebilmeliyim, onun istediği diziyi de seyredebilmeliyim.

Lan pamuklara sararım ha ben. Bir de 2 kız 1 erkek (1’er tane de olur tamam) bebek verirse bana, pamuk tarlası sürerim evin içinde, organik pamuklara sararım ya ben. Bırak hayatımın geri kalanını, öldükten sonraki mahşer balosunda da yanında olurum, en yakışıklı kavalye olurum, herkes bizden bahseder ya. Tüm ölülerin gözü üzerimizde olur abi.

Kurban olurum kız sana. Şu bebeklerin de güzelliğine bak hele bak. Canlarım benim. Baba kurban.

Ama şu da var ki futbolu çok seven kadındaki iticilik de mıknatısın aynı kutuplarında yok arkadaş. O kadar da olmasın yani.

Düşünsene, karım dediğin kadın tribünde kendinden geçiyor falan filan.. Oracıkta öldürün beni işte? Öldür abi?!

Futbol delisi kadının korkunçluğu > Gulyabani‘nin hayatımızda ilk gördüğümüz andaki korkunçluğu. Tartışmaya açmıyorum bile bu konuyu.

Ulan Gulyabani’yi ilk gördüğümde ne korkmuştum be.. Yaş 5 miydi neydi o zamanlar. Mutfağa gidememiştim de süt içemeden uyumuştum. Yazık..

25 Kasım 2012 Pazar

ÖZGÜR KADIN - ÖZGÜR ERKEK SAÇMALIĞI


Merhaba.

Her zaman eleştirdiğim bir konu var, beni bilen bilir. Şu özgür kadın/özgür adam saçmalığı.

Saçmalık diyorum; çünkü saçmalık. Bu kadar basit yani. Kurcalamaya gerek yok. Bugün sabaha kadar çok sevdiğim bir arkadaşımla dertleştim. Tabi ki isim-cisim vermeyeceğim. Sadece olaydan bir kesit sunacağım. GERÇEK KESİT. Zpammm!!

Arkadaşım kız arkadaşından ayrılmış. O sevgilim diye bahsetse de, şu yazımı okumayanlar okusunlar da neden ona “kız arkadaşı” dediğimi bilin isterim: http://kafayabakayniben.tumblr.com/post/26064561792/alakalar-m-z-n-yuzbin-sekline-isim-bulam-yoruz

Şimdi ben kızı da çocuğu da tanıyorum. Kız dün “alkol, sarhoşluk, tekila :(” muhabbeti yapınca dedim ki hay dedim ben dedim böyle dünyanın dedim; devamını getirmedim. Yani getirdim de şimdi buraya yazmanın ne manası var. Küfüre karşı bir insan değilim, bunu bilin yeter.

“Ben bir hata yaptım Sidar. O da bunu öğrendi. Twitter’dan bir çocukla dertleşmiştim, bunu kabullenemedi :(” dedi. Dedim doğru yapmış. Çünkü öyle rahat bir dünya yok abicim ilişkilerde. Hayatında kimse yokken ne halt yiyorsan ye, ama birine karşı sorumlulukların varsa şu sosyal medya denen boku dikkatli kullanacaksın.

Ondan sonra sikko bir kadın gibi “alkol, sarhoşum, yalnızlık, özlemek, tekilaaaa :(” diye dolaşırsın ortalıkta.

Ulan özlemek kelimesini kullanmak sizin gibilere mi kaldı ya? Şimdi ben böyle söyleyince yobaz oluyorum abi. Arkadaş, hayatında bir adam varken elin adamıyla samimi muhabbetlere girmeyeceksin. Hadi arkadaşın falan olsa tamam da twitter nedir ya? Facebook nedir?

Bu ikisini ben de kullanıyorum ama şu chat olayına hiç girmedim, girmeyeceğim de. Çünkü c2 midir nedir, bu nedir? ask.fm, formspring bilmem ne, insanlar bu kadar kolay ulaşılabilir olmayı nasıl kabullenebiliyorlar lan?

CHAT NE ABİ? Neyse, konumuz bu değil.

Gerçi umurumda değil bana söylenenler. Sonucunda haklı olduğumu görmem yeterli.

Yani bir ara özelden “genellemelerini sikeyim” diyen kadınlar bile oldu, bi sikseydiniz de rahatlasalardı genellemelerim. Buraya yazdığım hiçbir düşüncemde haksız çıkmadım bugüne kadar ve çıkmayacağımın da garantisini veriyorum. İster büyük konuşmak deyin buna, ister ukalalık, açıkçası pek umurumda değil; diyorum ya.

Bana ailem bile bu kadar karışmadı, sen de karışma” ne demek mesela? E perde arkasında milletle efsane muhabbet çeviriyorsun ama sen?

Aynı şeyler erkekler için de geçerli beyler. Buradan sadece kadınlara yüklendiğim anlaşılmasın, benim cinsim daha rezil.

Yani bu özgürlük denen kavramı çok yanlış anlıyorsunuz. Her boku yemek başka, özgür olmak başka.

Sinirlendim ben mesela gece boyu. Gerçekten özgürlük dediğin şey bu değil.

Sosyal paylaşım sitelerinin hayatımıza bu kadar entegre olması, bizleri mutsuz yapıyor. Bu kadar ulaşılabilir olmak rezalet. Zaten zamanımın gençliğinin, yaşıtlarımın, küçüklerimin yüzde doksanından nefret ediyorum. Bomboş ve bombok insanlar bunlar.

Tabi bu yazıyı okuyan herkes, kendisini geriye kalan yüzde on’un içinde sayacak; bunu biliyorum. Ama öyle değil işte.

Neyse, çok uzattım. Özgür kadın kafasındaki kadınla olmaz. Özgür erkek kafasındaki adamla olmaz. Bu kadar basit.

Sorumluluk kardeşim, sorumluluk.

Saygı kardeşim, saygı.

Bu iki kavram temeldir ve bütün hayat bu iki kavramın üzerine inşa edilir. Temelsiz hayatlarınız, yıkılmaya mecburdur ve açıkçası hiç üzülmüyorum bu sebepli mutsuzluklarınıza.

Söyleyeceğim daha çok şey var ama ben uzun yazı okumayı sevmeyen biri olarak, okutmayı da sevmiyorum. Şimdi “Sidar da amma geri kafalı, muhafazakar, yobazın tekiymiş” diyeceksiniz. Ama zerre alakam yok, bilesiniz.

Hatta aranızdan bazı üzerine alınan (neden acaba) erkekler ve kadınlar birazdan özelden “genellemelerini sikeyim” temalı mesajlar bile atacaktır muhtemelen. Çünkü çok özgürler :(

Ben muhafazakar değilim, sadece muhafaza etmek istediğim değerler var.

Sizlere rağmen.

11 Kasım 2012 Pazar

GÜZEL AŞK


İçinden maddi zorluklar geçmemiş aşklar, eksik olurmuş gibi geliyor. Öylesi, gerçekmiş gibi geliyor.

Mesela Turgut Uyar diyor ki;

Lüle taşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, 
Sana Sapanca’dan bir sepet elma almışım.

Turgut Uyar bu cümleyi kazara bana söylese, kendimi kollarına bırakır mıyım diye bir düşünürüm lan. (düşünemedi).

Ya da Nazım Hikmet bana dese ki;

Susamışsındır;
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
Acıkmışsındır;
Sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam
Memleket gibi yoksuldur odam.

dese; önce biraz üzülürüm. Çünkü siz de takdir edersiniz ki bana neden “kadınım” diyor ya?

Neyse, “Kadınım derken, Nazım’cığım?” diye buruk bir ifadeyle sorarım ama dalgalı saçlarını okşar mıyım Nazım’ın diye bir düşünürüm ya ben. (düşünemedi).

Konudan sapmayayım. Gerçekten maddi olarak zorluklar yaşanan bir evresi olmalı aşk dediğinin.

Orada birbirinize sıkıca tutunabiliyorsanız, gerisini düşünmeyin zaten.

Bunlar çok güzel şeyler bunlar.






22 Ağustos 2012 Çarşamba

BAHANELER



                                                   BAHANELER


28 Haziran 1914… Saat 01:15…

Sırp suikastçi Gavrilo Princip

Üstü açık arabasıyla karısını yanına alıp Saraybosna sokaklarında ilerleyen Franz Ferdinand‘ı…

Tek kurşunla… 

Öldürdü

Sonra ne mi oldu? I. Dünya Savaşı çıktı

Bu bahaneyle çıkıtı savaş…

20 Ağustos 2012… Saat 20:00 suları…

Faili meçhul bir saldırı… Yer Gaziantep

9 ölüOnlarca yaralı… 

Ve ardından…

Yurdun her köşesindeki BDP binaları

Saldırılara uğruyor…

Bu bahaneyle

Hikayeler çok benzer değil mi?

Yılmaz Özdil gibi yazayım da, adamın yazdıklarını anlamadan da olsa beğenip paylaşan insanlar da okusun yazımı diye böyle yazdım.

Bol üç noktalı, alt alta

Yani devletim, yine derin derin çalışıyor anlaşılan.

Gözünü kan bürümüş insanlar da oraya buraya lanet okuyor. Ne güzel kandırılıyoruz, değil mi?

2 Temmuz 2012 Pazartesi

KEMAL SUNAL






                                          KEMAL SUNAL

          Kemal Sunal.. Dünyanın en büyük sanatçısı, dünyanın en güzel insanı.. Benim için ne kadar özel bir yerde olduğunu anlatmak çok zor, zira anlatırsam bu yazı çok uzun olur.

          Bugün 3 Temmuz 2012.  

          12 yıl önce, yine ölmemesi gereken biri öldü. Bu seferki, ölmemesi gereken ikinci insandı benim için. O da öldü. 3 Temmuz 2000'de...

           Bu fotoğrafta hüzün ve mutluluk bir arada.

           Kendisini, en sevdiğim fotoğrafıyla anmak istedim.


           Gözlerinde hüzün olan insan, dünyanın en güzel insanıdır..

           İyi ki doğdun Kemal Sunalölmen önemli değildi sen öldükten sonra..

24 Haziran 2012 Pazar

GALATASARAY VE DİĞERLERİ




               İçimden geldi, bu konuda uzunca kendimi ifade etmem farz oldu. Çünkü ortalık karıştı, düzen bozuldu. 

               Hani bir ara fenerbahçeliler "17'ye karşı 1" diye bir yalan sloganla dolaşıyorlardı ortalıkta, "fenerbahçe cumhuriyeti" gibi yalan..


               Aslında bunu tamamen yaşayan Galatasaray; fakat yine nemalanan fenerbahçe, beşiktaş gibi kulüpler. Nasıl mı? 


               Her şey ortada aslında. Şike sürecinde utanmasalar tek suçluyu Galatasaray gösterip, fb ve bjk'yi kurtarma peşine düşen Mehmet Ali Aydınlar ve Yıldırım Demirören federasyonları ortada. Bunun son halkası da zaten geçenlerde Galatasaray'ın PFDK'ya sevk edilmesiyle yaşandı. Krizi çözmek yerine, içine herkesin dahil edildiği bir çözüm yolu, ancak kafası kocaman olan bir federasyon başkanı ile bulunabilirdi. Tüpçü de bunu yaptı. Ancak yine bekledikleri gibi olmadı. Galatasaray adını lekelemek isteyenler, yine hüsrana uğradı...


                Mesela son zamanların popüler konusu, Ali Sami Yen Arena'nın bjk ile ortak kullanımı.. Bir başbakan, bir spor bakanı, bir iktidar düşünün ki, bu olayın gerçekleşmesi için seferber olmuş. Fikret Orman'ın nasıl bir çevreden olduğu malum, hükümetle arası gayet iyi. İstediği gibi at koşturabilir bürokratik konularda.. O da bunu yapıyor. Ama bu gerçekten acınası bir durum aslında


                Beşiktaş, birkaç ay sonra 110. yılını kutlayacak. Ve şu anki durumları yancılıktan, aşağılık kompleksinden, çapsızlıktan ve duruşsuzluktan ibaret. Bence Beşiktaşlıların oturup düşünmesi lazım. Ama bir fikir edineceklerinden şüpheliyim. Zira söz konusu Galatasaray ise fenerliyle beşiktaşlı kardeştir her zaman. Bu öyle bir kardeşliktir ki adı konulamaz. 


                Öncelikle şunu artık bilmesi lazım diğer takımların taraftarlarının. Arena peşkeş çekilmedi Galatasaray'a. Ali Sami Yen arazisinden vazgeçip Seyrantepe'ye giderek, devlete milyon dolarlar kazandırdı Galatasaray. Karşılığında ise devletten nankörlükler gördü. Hala da görüyor. Stat konusunda Galatasaray'a yapılan devlet baskısı herkesin malumu. 15 Ocak 2011'de Galatasaray taraftarına aleni bir şekilde küfür eden Suat Kılıç, bugün spor bakanı ve Galatasaray'a baskı üstüne baskı yapıyor. Beşiktaş zaten yancı, bu baskı onların işine geliyor. 


                 Neden kimse şu soruyu sormuyor : fenerbahçe yöneticileri Beşiktaş'a "gelin Kadıköy'de oynayın" dediler, Beşiktaşlılar neden kabul etmedi?


                 Olay ulaşım falansa, İnönü Stadı'nın hemen önünden Kadıköye vapurla geçiyorsun. Ya da metrobüse binip Saraçoğlu'nun hemen önünde iniyorsun? Seyrantepe'ye gidiş geliş çilesini bilmeyen yokken, sen neden Arena için ısrar ediyorsun? Yoksa olayın perde arkası farklı mı sayın Fikret Orman?


                 2003 yılında bize Olimpiyat Stadı kapısını gösterenler, şimdi neden iktidarın götünü yalayarak Olimpiyat'a gitmemek için Arena kozunu oynuyorlar? 


                 Görüldüğü gibi bunlar, sürekli Galatasaray üzerine oynanan oyunlar. Galatasaray'ı sürekli içinde bulundukları kaos ortamına çekmek ve orada tutmak isteyenlerin oyunları. Kindar bir hükümetin, güç gösterisi yapmak adına Galatasaray üzerinden oynadığı oyunlar. 


                 Gündemde savaş var. Suriye ile sıcak temaslar var ve milletin derdine bak anasını satayım. 


                 Şunu da söyleyelim ki cahiller okursa öğrensin: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena devletindir. Tıpkı diğer tüm statların devlete ait olduğu gibi. Ancak, üst kullanım hakkı da Galatasaray'ındır. Bu durumda kararı Galatasaray Genel Kurulu "hayır" şeklinde verecektir. Siz de siktir olup gideceksinizdir. 


                 Cahil, hazımsız rakipler gerçekten can sıkıcı. Araştırma yapmayan insanlara yazıyla cevap vermek beyhude bir çaba olsa da, umut işte.. 


                 Yalnız ve güzel Galatasaray'ım; yarın bizim, yılmayasın. Yüreğinde güç olmalı..
                 





17 Haziran 2012 Pazar

UCUZ İNSANLAR SARMIŞ DÖRT BİR YANIMI

          Baştan belirteyim, küfürlü bir yazı olacak. 

          İnsan, gün geçtikçe, aslında diğerlerinin hiç de düşündüğü gibi olmadığını görüyor. Çevremizde tuttuğumuz arkadaşlarımız, dostlarımız; genelde bizim gibi düşünen (elbette tamamen aynı düşünmek olanaksız) insanlar olduklarından, "diğerleri" hakkında pek fikrimiz olamıyor tabi.. Olan fikrimiz de "istediğimiz gibi" oluyor. Ama öyle değil işte.

          Beni hayatta en çok üzecek olan şeydir hayal kırıklığı. Ve ben insanların hallerini her gördüğümde, her defasında hayal kırıklıkları yaşıyordum. Artık yaşamıyorum. Çünkü biliyorum ki insanımızın %90'ı afedersiniz yarrağı yemiş vaziyette.

           Bu yazım erkeklerle ilgili olmayacak, zira %99'unun götüne koyayım. Aptal aptal tipler türedi. Erkek gibi erkeklerin sayısı çok az. Çirkin bir tabir olacak biliyorum ama, iki kız tavlayacağım diye şekilden şekile giren tavizkar pezevenklerin amına koyarım afedersin. Ne ülke gerçeklerinden haberleri var, ne dünya gerçeklerinden. Ne açıp bir kitap okurlar, ne gazetede bir köşe yazısı, ne de başka bir şey. Siyasete dair bildikleri tek şey "Akp karşıtı isem mutlaka Atatürkçü bir kızı götürürüm" kafası. Ya da tam tersi olup yine bir şeyler amaçlayan tipler. Yani işler amaca dayalı. Neyi savunduğunu, neye karşı olduğunu bilmeyen, sikik bilgisayar nesilleri. Seni "cool" gösteren kirli sakalını taşıyan içi bomboş kafanı siksinler canım kardeşim.

Tabi ki bunun dışında bir %1 var, onları tenzih ediyorum.

Asıl yazmak istediğim, kadınlar hakkında..

Mesela en basit örnek; bugün twitter'da birkaç kız pipi muhabbeti yapıyordu. Anladığım kadarıyla bir çocuğun "küçük pipisi" ile dalga geçip, onu ezdiklerini düşünüyorlardı. Ve bunu, onları takip eden yüzlerce kişi görüyordu. Ve onlar, bunu biliyorlardı. Ve onlar, çok rahatlardı...

Başka bir kız, az önce "az önce herifin biriyle seks yapmayı kabul ettim. Gavur nasıl sevişiyormuş, görek." yazdı mesela. Anasının amı.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, içimde herhangi bir yasak isteği veya buna benzer herhangi bir istek yok. Herkes kendi hayatını yaşamakta özgürdür benim düşünceme göre. Kimsenin yaşam şeklini kısıtlamak aklımın ucundan bile geçmez. Ama insanda biraz utanma olur. Gerçekten insan bir şeyleri yaparken yüzü kızarabilmeli. Utanma duygusu olmalı bir insanda.

Mesela ben küfrediyorum. Küfür ederim ben, her ne kadar çok etmemeye çalışsam da "küfür etmem" dersem yalan söylemiş olurum. Yalan söylemem. Küfür de yazarım. Küfürlü konuşmam, buraya ayrı bir parantez açıyorum. Küfür etmek başka, küfürlü konuşmak başka. Ama bir küfür yazdıysam gerçekten çok utanıyorum ve hemen ardından özür mahiyetinde bir şeyler karalıyorum.

Fakat artık genç kızlarda, kadınlarda ne utanma var, ne başka bir şey. İğrençsiniz. Sizden iğreniyorum, tıpkı sizin gibi olan sikko erkek versiyonlarınızdan iğrendiğim gibi. Sonra yalandan duygusal triplere giriyorsunuz amına koyayım. Yok yatağımın soğuk tarafı, yok ellerini özledim, yok yanımda olsan sadece varlığın yetse falan filan..

Bu kadar basit mi yahu? Az önce yüzlerce insanın önünde küçük pipi muhabbeti çeviriyordun?

Az önce yüzlerce insana "az önce herifin biriyle seks yapmayı kabul ettim. Gavur nasıl sevişiyormuş, görek." diyordun?

Ki bunlar sadece iki basit örnek. Basit diyorum, çünkü daha neler var..

Gerçekten ben utanıyorum. Hayat görüşüm sebebiyle karışmıyorum elbette, bir şey söylemiyorum ama, toplu olarak hepinizin varlığını sikeyim!

Hayal kırıklıklarımdan biri bu işte. Alem orospu olmuş azizim.

Erkeği de orospu kadını da. Kim kimi sikeceğinin derdine düşmüş, adını da "rahat olmak" koymuş.

Burada biraz kendimle ilgili de yazayım ki insanlar yobaz falan olduğumu düşünmesin. Sevişin, için, küfredin, sarhoş olun, ne yaparsanız yapın. Hayat sizin, buna kimsenin müdahale etme hakkı yok. Ama bunu insanların gözüne sokmayın "rahat olma kisvesi altında".. Biliyorum, ne yazarsam yazayım yanlış anlaşılacağım. Gören diyecek ki bu adam peygamber galiba. Ağzına içki sürmez, sevmez, sevişmez, küfür etmez, bilmem ne yapmaz...  Ama bir kendinize bakın, biraz düşünün. Sonra ağzınıza alın mutluluk kelimesini..

Biz ne zaman böyle rezil insanlar olduk yahu?

Utanma duygusu körelmiş bir nesil yetişti artık.. En önemli duygu belki de bu. Çok yazık.

Sorun bende ya da benim gibi düşünenlerde mi acaba abi? Azınlık durumunda hissediyorum kendimi. Bu düşüncelerimi dile getirince yobaz oluyorum amına koyim?

Yaşamak dediğin, böyle ucuz bir şey mi?

İnsanların gerçek yüzlerini görmekten korkar olduk, yalan olduklarını bile bile inanmaya çalışıyor artık insanlar.

Özentilikten ve özentilerden iğreniyorum. Nefret etmiyorum, iğreniyorum sadece.

Şu piyasacılığınız götünüze öyle bir girecek ki, hayatınız boyunca çıkmayacak, bunu bir düşünün derim tavsiye olarak...

Yeter, çok uzun oldu.

Okumayı sevmeyip, önce yazının uzunluğuna bakıp okumaya karar verecekler için de sondan belirteyim, küfürlü bir yazıdır.